9 Temmuz 2014 Çarşamba

ETS TUR GEMİSİ AEGEAN PARADISE İLE YUNAN ADALARI



Seyahat tarihinden bir gün önce ETS Tur görevlileri tarafından aranarak; 15:00’de Ulusoy Çeşme Limanı’ndan hareket edecek olan Aegean Paradise gemisine binebilmek için saat 12:00’da Liman’da hazır olunması gerektiğine dair bir telefon aldım; ve ertesi gün tam o saatte limandaydım. Oldukça büyük bir kalabalığa rağmen;


ETS tur görevlileri hızlıca valizlerimizi teslim alarak hemen 50 metre yan taraftaki Gümrük Muhafaza Müdürlüğünden pasaport kontrolü yaptırarak en son saat 14:00 te gemiye binmemiz gerektiği konusunda uyardılar. Bu arada her iki koluna taktığı altın bileziklerle seyyar kuyumcu görünümü veren siyah kaşlı sarı saçlı oldukça kilolu bir abla “servisiniz yok mu?” diye sordu. Görevliler “Hemen şurada 50 mt. ileride” dediler ama abla yeniden “tamam da servis yok mu, yürüyerek mi gideceğiz oraya” diye  “hani o kadar para verdim bu seyahate bir de yol mu yürüteceksiniz bana” gibilerinden bir edayla sorusunun yineledi. Görevli zoraki gülümseyerek “maalesef yok, üzgünüz” demek zorunda kaldı. Ablanın  Gümrüğe doğru giderken hala söylendiğini oradaki herkes rahatça duyabiliyordu.



Valizini teslim eden herkes saatine bakıp “ooo daha iki saat var, Çeşmeyi biraz gezeyim” diye oradan ayrıldı. Ben geçmiş seyahatlerimden edindiğim tecrübeyle kalabalığa kalmayayım diye hemen pasaport kontrolüne oradan da Duty Free’ye geçtim.



!!! Burada hemen hatırlatayım, özellikle içki alacakların tek adresi Rodos Limanındaki Duty Free olmalı. Çünkü hem gezilen yerlerden, hem buradaki hem de gemideki Duty Freeden kat kat daha ucuz.





Gemiye binerken kapı girişine  sağlı sollu dizilerek kırık bir Türkçeyle bizi “Hojjjgeldınız” diyerek karşılayan 1.80 boyundaki sarışın renkli gözlü ve göğüslerinde takılı isim kartlarında “Sylivia,İrina, Nadia” yazılı  Rus kızlarını görünce “acaba yanlışlıkla  Mykonos Limanına değil de Odessa Limanına giden gemiye mi bindim” diye düşünmeden edemedim; tabi sonradan öğrendim ki bunlar geminin dans ve animasyon ekibinin birer üyeleriymiş…



Bu son derece sıcak (!) karşılamadan sonra, kamaraların henüz olmadığı bu yüzden 7.kattaki güverteye çıkıp havuz başındaki ikramla vakit geçirebileceğimiz söylendi. Biz Türkler için çok önemli olan o “ikram” kelimesini duyan bazı yolcular, asansör kuyruğunda geçireceği en fazla 2-3 dakikayı zaman kaybı olarak düşündüklerinden olsa gerek merdivenlerden  7.kata doğru kelimenin tam anlamıyla yardırdılar…



Havuz başına geldiğimizde güzel bir müzik, güleryüzlü gemi personelleri ve açık büfe patates kızartması, soğan halkası- kroket üçlüsüyle karşılaştık. Tabi bu ikram her ne kadar bir hoş geldiniz olarak ücretsizse de, tur kuralları gereği içecekler paralı olduğundan “kuru kuru yemeyeyim” diye düşünenler bir bardak kolaya 2 €, bir bardak biraya 3€ ödemek zoruna kaldılar. Hadi yenen yemeğin yanında içmek için bu fiyata içecek almayı anlarım ama; hiç bir şey yemeden gemiye biner binmez tanesi 3€ ‘dan üst üste 2-3 bira içmeyi anlayamadım. Madem öyle bir düşüncen vardı, gemiye binmeden 100 metre önce market vardı, 3.5 liradan alsaydın ya 4-5 kutu bira!...



Yeri gelmişken; gemiye binerken pasaportlarımızı alıp üzerinde ismimizin yazılı manyetik kartlar verdiler. Bu kartlar oda kapısını açmaya, gemiye inip binmeye ve gemi içerisinde harcama yapmanızı sağlıyor. Misal bardan bir kahve alıp kartınızı veriyorsunuz, kartı makinadan geçirip hemen sizi 2 € borçlandırıyorlar. Katılacağınız kara turlarının borcunu da buna yüklüyorlar, gemiden ayrılmadan bir gece önce receptiona gidip kartınızı verip tüm borcunuzu kapatıyorsunuz. Dolayısı ile gemi dahilinde hiçbir yerde para taşımanıza gerek yok.



Bu arada gemi ile ilgili iki  eleştirimden biri havuz ile ilgili olacak. Havuz dedikleri şey; resmen bir küvetten biraz daha büyük. Derinliği zaten 1,5 metre, eni 2,5 metre boyu da 5 metre falan. Zaten çocuklardan başka gireni görmedim. Yani “seyahat boyunca havuzda yüzerim” diye düşünenler bu düşüncesinden şu an hemen vazgeçsin.






Saat 14:00 gibi kamaralarımıza geçerken herkesin  kapısının önünde valizlerinin hazır olduğunu gördüm… Hepsi birbirinden farklı özelliklere sahip olan kamaralardan benim kaldığım iç kabin olarak geçiyordu. Türk kanallarını alan 51 ekran lcd tv, buzdolabı, şifreli kasa, havalandırma  ve bol askılı elbise dolabı olması avantaj; saç kurutma makinası olmaması ise dezavantajdı…





Saat 14:30 da tüm yolcu ve gemi personelinin katılması zorunlu olan acil durum tatbikatı yaptılar. Yaklaşık 20 dk süren ve odalarımızdan aldığımız can yeleklerini takarak katıldığımız bu tatbikatta, acil bir durumda ne yapmamız gerektiği anlatıldı kısaca…  Limanda “servis yok mu” diye serzenişte bulunan ablayı gördüm bu esnada. Sanki kollarına ve boynuna biraz daha takıp takıştırmıştı. Allah korusun acil bir  durumda, üzerinde bu kadar ağırlık  varken, can yeleği onu su üstünde tutabilir mi diye düşünmekten alıkoyamadım kendimi…





Acil durum tatbikatından sonra herkes odalarına geçip valizlerini açmaya başladı haliyle. Yaklaşık yarım saat sonra gemi yaşantısı, gideceğimiz yerler ve yapılacak turlar hakkında bilgilendirme toplantısına alındık. Buradan edindiğim bilgiler  ve gözlemlerime dayanarak birkaç bilgi paylaşayım:



Bu turda 739 yolcu, 360 personel vardı personel  genelde Türk, Rus ve uzak Doğuluydu.

Gemide sabah, öğlen, akşam yemekleri ile bunların yanında içilen su ücretsizdi.

Akşamüzeri 17:00 da ücretsiz çay-kek servisi ve gece 00:30-01:30 ücretiz çorba ikramı vardı.

Ücretsiz olarak kullanılabilecek masa tenisi, sinema salonu, kütüphane ve  fıtness salonu mevcut iken;

ücretli olarak kullanılabilen spa & güzellik salonu, playstation (kişi başı yarım saat 2 €) ve alacard restoran (kişi başı 10 €) vardı.

Bu arada gemide kablosuz internet var ama o da ücretli. 30 dk. 6,5 euro, 1 saat 9 euro..





Gemi tam bir tatil köyü mantığıyla işliyordu. Sürekli yapılan anonslar ile belirtilen aktiviteler arasında tavla  ve masa tenisi turnuvası, dans gösterileri, bilgi yarışması ve gün içerisinde farkı farklı yerlerde ı rum, türk pop ve  caz müziklerini dinleyebileceğiniz canlı müzik grupları vardı.



Özellikle erkeklerin vakit geçirdiği bir aktivite yeri ise Casinoydu. Son derece profesyonel bir ekip tarafından işletilen ve gemide nakit paranın kullanıldığı tek yer olan casinoda özellikle rulette ve black jack’de yolcular bana göre büyük paralar harcadılar, şaşırmadım değil açıkçası… Örneğin bir bayan yanında yine bayan bir arkadaşıyla gelip 100 euroluk  fiş aldı, 3-4 elde oynayıp hepsini kaybetti. (yani 10 dakika da 300 tl kaybetti.) Beraber geldiği yanındaki arkadaşı “gitti kız 100 Euro” deyince  “amaaan olsun 10 dakika adrenalin yaşadık, fena mı oldu” diye cevap verdi. (A4 dediklerinde bizim kağıt aklımıza gelir bazılarının aklına ise Audi… Bunlar o gruptandı anlaşılan…)



Özellikle akşam yemeğinden sonraki Türk müziklerini çalan grubun konserleri çok eğlenceliydi. Yanlış anlama olmasın, her ne kadar grup çok iyi çalıp söylese de Ramazan olmasına rağmen beleş yemekle alkolü biraz fazla kaçıranların konsere iştirakini seyretmek çok daha eğlenceliydi. Kendi halinde belli bir kalite çizgisinde çalıp söyleyen gruba istekler gelmesiyle olay çığırından  çıkıyordu. Misal 2.gün akşam, canlı müzik yapılan yerin en önünde;  yaşıtları Umrede iken kendileri bu gemi seyahatine gelmeyi  tercih eden 10-15 kişilik bir teyze grubu vardı…Bir kağıda yazıp verdikleri “çökertme” türküsünün çalmasıyla “Ben Bodrumluyum” diye kendini piste atıp çökertme (!) oynamaya başlayan teyzeyi görünce gördüklerime inanamadım. Teyze eller yanda gözler kapalı kendi etrafında öyle bir dönüyor ki çökertmemi oynuyor Şebi Aruzda sema gösterisi mi yapıyor belli değil. Sonra bir başkası ona eşlik etmeye kalktı. O ondan daha beter; o da eller iki yana açık 3 adım atıyor yere çöküyor, 3 adım daha atıyor yine çöküyor, geri geliyor yine aynı hareketler…Hani uçak piste inmek ister de sisten göremez pas geçer sonra yine tekrar tekrar dener ya, Teyzenin haller işte aynı o haller…



Yemeklere gelirsek…  Bilgilendirme toplantısında bize yemeklerle ilgili şefin Mehmet Usta olduğu ve dünyaca ünlü aşçıların yarıştığı yarışlarda iki kez ikinci olduğu bilgisi verildi; sonradan anladık ki gerçekten hak etmiş. Öncelikle her 3 öğünde de envai çeşit yiyecek vardı. Misal son gün saydım kahvaltıda 13 çeşit zeytin, 11 çeşit reçel vardı, gerisini siz hesaplayın. Klasik yemeklerin; tavuk ve balığın yanı sıra  Suşi’den dönere kadar geniş bir yemek çeşitliliği söz konusuydu. Aynı çeşitlilik tatlı ve meyvelerde de göze çarpıyordu…  Ve yine bir Türk klasiği  “o kadar para verdim bunu bi yerlerden çıkartmayalım” mantığı ile olsa gerek, yiyemeyecek de olsa büfeden masasına  gıda nakliyesi yapan bir sürü insan gördüm; misal bir insan hem kısır hem bulgur pilavı niye alır?.. Ya hem et hem tavuk hem suşi hem ızgara mezgit alan adam gördüm. Bu neyin hırsı, dünyaya neyi ispatlama çabası anlayabilmiş değilim.



Bu arada aynı gemide olup gece hareket halinde olmamıza rağmen bir sürü insana bir şey olmazken ; bu survivor’da ödül oyunu kazanmış psikolojisiyle yiyecekler saldıran bazı şahısları ertesi gün beti benzi atmış vaziyette gördüm. Soranlara da “ ayy sorma gece hiç uyuyamadım midem çok kötü, gemi çok fena yaptı beni” diye serzenişte bulunuyorlardı… Acaba??   Gemi mi sizi bu hale getirdi yoksa geminin açık büfesi mi ? :)



Yemekde önemli bir husuda kıyafetti  tabi ki… Erkeklerin konuyla ilgili tam bir kafa karışıklığı yaşadığı her hallerinden belliydi, çünkü şort -  parmak arası terlikle gelen de vardı, kumaş pantolon-rugan ayakkabıyla da… Kadınların aksine tavırları oldukça netti, çünkü hepsi full makyaj ve gece kıyafetleriyle tam bir şıklık yarışı içerisindeydiler. Ama maalesef  bu kadar uğraşılarına  rağmen hepsinin; bizlere servis yapan babetli, siyah beyaz üniformalı, hafif makyajlı rus garsonların gölgelerinde kaldıkları bir gerçek :)



Buraya kadar gemide yaşam hakkında bilgi vermeye çalıştım. Şimdi de adalar ve turlar hakkında görüşlerimde sıra..



İlk durak Mykonos’du fakat buraya yanaşmadan yarım saat önce ilginç bir gelişme yaşandı:



Normalde yarın sabah 06:00’da Santorini’ye hareket edecektik. Yapılan anonsla Santorini Kıyı Emniyet Müdürlüğünün denizin çok dalgalı olmasından dolayı yanaşmamıza izin verilmediği ve bu sebeple Santorini Turunun iptal edildiği; onun yerine Mykonos’da bir gün daha kalınacağı duyuruldu. Biraz daha ayrıntıya girersek; Santorini’de gemilerin yanaşacağı bir liman mevcut değilmiş ve gemiler kıyıdan biraz açığa demirledikten sonra yolcular küçük teknelerle gemiden kıyıya tahliye ediliyormuş. Santorini Kıyı Emniyet Müdürlüğü; denizin çok dalgalı olmasından dolayı yolcuların can güvenliğini garanti edemediklerinden yarın hiç bir geminin gelmesine izin vermiyormuş..



Bu anonstan sonra gemi karıştı; yolcular buldukları her Ets tur görevlisinin ve gemi personelinin üzerine yürümeye başladılar; gerekçeleri “bunun daha önce bilinmesi mümkün değil miydi, neden Çeşme’den hareket ettiniz o zaman” şeklindeydi… Dakikalar süren tartışmalar yaşandı gemide… “Çeşme’ye geri dönün” diyenden tutun da “paramızı geri verin” diyene kadar her kafadan bir ses çıkıyordu. O an görevlilerin yerinde olmadığım için şükrettim açıkcası… Bu arada gemi Mykonos yanaşmıştı, bir grupta kapının ağzında durmuş “hayır protesto ediyoruz Mykonos’a inmiyoruz” diyordu.



Aslında insanlar şu yönden haklıydı; geminin tamamı neredeyse yaşlı-yeni evli-çocuklu  çiftlerden oluşuyordu ve bu gezide onlar için en görülesi yer Santoriniydi… Aylar önce plan yapıp, parasını ödeyip ve bu kadar yaklaşmışken bu hayali gerçekleştirememek insanları çok kötü etkilemişti. Burak Hayaller ne kadar büyük olursa hayal kırıklığı da o kadar gürültülü oluyordu işte…



Yaklaşık 45 dakika süren arbede gemi kapılarının açılıp Mykonos’a inmemizle sona erdi. Çünkü yapılacak bir şey yoktu…

Neyse gelelim Mykonos’a… Şimdi insanları buraya çeken 4 şey var:

Mykonos’un kendi iç güzelliği,

Akşam güneşin batışı,

Hiçbir yerde olmayan akşamüstü plaj partileri,

Gece bar eğlenceleri…



Mykonos takdir edersiniz ki sürekli gelinebilecek bir yer değil, sonuçta bir yurtdışı… Dolayısıyla buraya geliş saati öyle bir ayarlanmalıydı ki bu yukarıda saydığım 4 özelliği de insanlar yaşamalı şahit olmalıydı. Ama öyle bir saatte indik ki Mykonos’a akşam 21:00’de, her yer karanlık, zaten bir tek alışveriş yapılan yerler aydınlık onun dışında her yer zifiri… Çarşı hariç hiçbir yeri göremedik, bir plaja gidip akşamüstü eğlencelerine şahit olamadık, güneşin batışını seyredemedik… Geriye bir tek bar eğlenceleri kaldı onu da elimizden geldiğince görmeye çalıştık. Yani Çeşme’den 15:00 de değil de sabah 09:00 da falan hareket etse buraya saat 21:00 de değil de 15:00 gibi falan gelinse, buradaki her şeye şahit olunabilir… Bundan sonra Ets Tur gemisi ile  Mykonosa geleceklerin bu durumu göz önünde bulundurmalarını tavsiye ederim. (Her şerde bir hayır vardır derler, gece karanlıktan göremediğimiz Mykonos’daki yerleri Santorini Turu iptal olunca görme şansına kavuştuk…)




Liman ile merkez arası yaklaşık 3 km lik sol tarafı dağ, sağ tarafı uçurum olan kaldırımsız dar bir yol.

                                 (otobüs camından yolun sağ tarafının görünümü)


Bize gemide bu yolun özellikle gece yürünemeyeceği (-ki haklılardı) ETS tur’un servisine 8 € vererek her yarım saatte bir geliş gidiş yapacak araca sınırsız sayıda binebileceğimiz bilgisi verildi. Görevliler tarafından verilen bilgiye göre başka şansımız olmadığından 8€ verip servis hizmetini aldım. Aldım ama gemiden  iner inmez bineceğim servise yürürken karşıma çıkan tabelada   otobüs ile her 15 dakikada bir, deniz otobüsü ile her saat başı merkeze ulaşılabileceği bilgisi vardı; 20 metre ileride de duraklar…  



Zaten gelmeden önce herhangi bir paralı tur almamaya kararlıydım, çünkü önceden  her üç ada için de gezilecek yerleri tespit edip, akıllı telefonuma  “City Maps 2Go” uygulaması indirerek oraları işaretlemiştim ama liman-merkez arasın gözden kaçırmışım anlaşılan…



Öncelikle Mykonosda kaybolmak mümkün değil; çünkü görülecek her yer zaten deniz kıyısında; kıyıdan kıyıdan giderseniz her yeri görürsünüz.



Öncelilke cıvıl cıvıl ve rengarenk daracık  Mykonos caddeleri; gece ve gündüz…










ve bembeyaz evlerin renkli ahşap kapıları, pencereleri, korkulukları...Mykonos'un özelliği bu işte. Deniz kenarında kıraç bir bölgeyi ilk inşa edildiği gibi bırakmışlar. Bizdeki gibi her yere turistik tesis yapmamışlar ve bembeyaz olan tüm evlerin kapı ve pencerelerini rengarenk boyamışlar. Benim evleri ilk gördüğümde dikkatimi çeken evlerin pencerelerinde panjur, dışında klima ve uydu anteni gibi otantik görüntüyü bozacak hiç bir şeyin olmamasıydı...














Üç tarafı denzilerle çevrili   ülkemizde  böylesine doğa güzelliklere bizde sahip olmamıza rağmen kendimizi binalaştırmaya adadığımız için maalesef neler kaybettiğimizin farkına çok geç varıyoruz.

















Buraya gelince mutlaka görün dedikleri Küçük Venedik ; şu an restoran olarak işletilen altları su içerisinde kalan yaklaşık 15 binadan ibaret…







Az ilerideki Agios Nikolakis Kilisesi 









Panagia Paraportini Kilisesi








Meşhur yeldeğirmenleri






Kıyıyı takip edip 10 dk kadar yürüdüğünüzde karşınıza çıkan yeldeğirmenlerinden sola doğru yine  dümdüz devam ederseniz 5 dk sonra karşınıza otobüs durağı çıkıyor ve her yarım saate bir buradan paradise, super paradise ve Elie plajlarına otobüsler kalkıyor, yalnızca 1.60 €….. Yalnız otobüslerin çok bakımsız olduğunu söylemekte fayda var..




 Plajlara giriş ücretsiz, şezlong ve şemsiye bazı yerlerde 4 bazı yerlerde 5 €…






Gece hayatına gelirsek: Buradaki barlar her kesimden insana hitabeden türden.

Ailecek düzeyli bir şekilde eğleneyim diyorsanız; Caprice

Klasik bir disco bar ortamı yaşamak istiyorsanız; Room 101

Sınırsız (!) bir eğlenceye ve Mykonos’u Mykonos yapan o meşhur bar eğlencelerine şahit olmak istiyorsanız; Skandinavian Bar tavsiyelerimdir.



Buranın en büyük artısı Türkiye’deki gibi kapıda bekleyen ve keyfi muamele yapan bodyguardların olmaması ve giriş ücreti alınmaması. Böyle olunca içeriden müzik gelen her yere girip göz atma şansınız oluyor…





İkinci ve maalesef son durak RODOS:



Gemiden iner inmez karşılaştığım ilk şey şuydu:)


Ve eski şehir denen yeri çevreleyen surlar...





Yine burada da ETS’nin 45 €’ya sattığı ve tamamı yürüme mesafesinde olan turu almanızı kesinlikle tavsiye etmiyorum.


Dünyanın 7.harikasından biri olarak kabul edilen ve mö 305 de yapılıp MÖ 225 deki depremde yıkılan Rodos Heykelinin yerindeki geyik heykelleri..







 Rodos şovalyeleri döneminden kalma büyük üstadlar sarayı.. (giriş 6 €) gezmenizi tavsiye ederim...


Arkeoloji müzesi... Buraya da giriş 6 € ama ben gezmenizi tavsiye etmiyorum. Türkiye'de yeterince gördüğümüz helenistik döneme falan ait çanak çömlek görebileceksiniz..





Sokrates caddesi...

şovalyeler sokağı




 Gemiden inip limandan çıkıp sağa döndüğünüzde az ileride sizi surların içine girişinizi sağlayan ilk kapıyla karşılaşacaksınız. Buradan girip yine sağa döndüğünüzde alışveriş için dükkanlar ve restoran-cafeleri göreceksiniz; ve bir de içinde son derece evcil ve üzerinize konmasını sağlayarak fotoğraf çektirebileceğiniz papağanların olduğu bir parkla karşılaşacaksınız..






Bu parkta oturun, akıllı cep telefonunuzu çıkartın ve RhodosNet (wi-fii) den son derece hızlı bir şekilde internete girin.

Kıyı boyunca yürüdüğünüzde yakın adalara tur düzenleyen sıra sıra teknelerin olduğu bir bölge var. İşte o bölgedeki bankalara oturarak da yine RhodosNet aracılığı ile internete girebilirsiniz.

Bu arada limana çok yakın yerden denize de girebiliyorsunuz, arkada gözüken kumluk bölge plaj...

üstelik ücretsiz..Zaten hem Mykonos'da hem de Rodos'da tüm plajlar ücretsiz. Bizde tüm plajların turistik tesisler hatta yazlık siteler tarafından parsellendiğini düşününce burada insan haklarına nasıl değer verildiğini bir kez daha görüyoruz.

İnsan haklarına değer verirken bu arada  bizim sahiplenemediğimiz kültirel varlıklarımızı da çok güzel sahipleniyorlar.
Görüldüğü gibi musakkamızı ve baklavamızı çok güzel sahiplenmişler. Bu arada baklava ve tatlı  meselesine bir parantez açmak istiyorum. Anlaşılan o ki Yunanlılar turistlere satış potansiyeli olduğunu farkettikleri lokum ve baklavayı bizden almışlar ama ismine tam olarak karar verememişler, çünkü her yerde farklı isimlerle geçiyor :)













Rodos; sonuçta 12 adaların 4.en büyüğü ve gezilecek çok yeri var... Ama merkezde gezilecek olan yerler bu kadar süre içerisinde ancak bu kadar oluyor...

17 yorum:

  1. Bugün döndüğümüz ve bizim de katıldığımız tur sonunda Çeşme limandan havalimanına gidişlerin zor olduğunu gördük ve VIPEXPRESS olarak ETS Tur gemisine özel İzmir havalimanından Çeşme limana otomobil ile transfer hizmetimiz 150 TL dir. Fiyat otomobil fiyatıdır kişi başı değildir. Önceden rezervasyon gerekmektedir. Rezervasyon için 0530 455 81 49 veya info@izmirtour.com

    YanıtlaSil
  2. Gemiden inince gün içerisinde tekrar gemiye dönme durumumuz oluyor mu?Biz de ağustosta 7 gecelik tura katılacağız da.Güzel bilgiler vermişsiniz.Öğle yemeğini gemide yiyemez miyiz?Bilgilendirirseniz sevinirim.

    YanıtlaSil
  3. Gemi limana demirledikten, hareket edene kadar süre içerisinde istediğiniz zaman inip binebiliyorsunuz, kapı sürekli açık...

    Öğle yemeği 12:30 - 14:30 arası... Rodos'a indiğimizde Turla gidip kişi başı 63 € verenler bir de ilaveten gittikleri yerde yemek bedeli ödemek zorunda kaldılar... Ben öğlene kadar Rodosu gezdim, öğlen yemek için gemiye gelip sonra yeniden Rodos'u gezmeye çıktım.

    YanıtlaSil
  4. Teşekkür ederim yerli astronot.

    YanıtlaSil
  5. rica ederim, kafanıza takılan başka bir şey olursa çekinmeden sorabilirsiniz..şimdiden iyi eğlenceler...

    YanıtlaSil
  6. Merhaba. Öncelikle bu güzel bilgi paylaşımı için teşekkürler. Benim merak ettiğim konu tur sonunda alkol getirmek hakkında. Yasal sınırlamalar geçerli mi yoksa Polonya gibi ülkelerden gelirken olduğu gibi doldur valize getir mantığı uygulanabilir mi

    YanıtlaSil
  7. gemi çalışanlarından alkol ile ilgili herhangi bir sınırdan bahseden olmadı bize. yurtdışından istediğiniz kadar alkol getirebilirsiniz...Ben ve tura katılan herkes ucuz bulduğu taşıyabileceği kadar alkollü içeceği alıp getirdi, herhangi bir sıkıntı yaşamadık...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. merhaba yerli astronot, yüzmek için fırsat olmuyor sanırım? plajlara gitme fırsatınız oldu mu?
      ben de ETS ve JOLLY turun sunduğu program arasında kaldım. JOLLY turun gemisinin havuzu 200m2 ve ETS ye göre oldukça büyük. bu konuda fikriniz var mı? paylaşırsanız çok sevinirim:)

      Sil
    2. Jolly'nin hangi turu? Ben de merak ettim şimdi :D

      Sil
    3. Her duraktaki plajlara kendi imkanlarinizla ya da turlarla gitmeniz mumkun. Gemideki havuz yukarıda da bahsettiğim gibi oldukça küçük....

      Sil
  8. Celestyal Odyssey gemisiyle ets yı karsılaştırcak olursak fikri veya önerisi olan var mı ?

    YanıtlaSil
  9. yerliastronot bu turda tesettürlü de var mıydı?

    YanıtlaSil
  10. Bir insanın dış görünüşüne bakarak "Tesettürlü" olarak değerlendirmek, kişiden kişiye değişebilir.. Bu sebeple size şöyle bir şey söyleyebilirim. Kıyafetleri yaz mevsimine göre biraz daha kapalı olan ve başında başörtü bağlı bayanlar da gemide mevcuttu...

    YanıtlaSil
  11. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  12. http://doyadoyasamos.com/yunanistan-turlari/ şirketi de gerçekten başarılı tavsiye ederim!

    YanıtlaSil
  13. Benim adım Irrua Uzman Hastanesinin Dr Wilson Jones'u, organ cerrahisinde uzmanım ve satmak isteyen insan organıyım. Böbrekinizi satmak ilginizi çekiyorsa Lütfen bize geri dönmekten çekinmeyin, böylece devam edebiliriz. Aşağıdaki bilgileri kullanarak bizimle iletişime geçin.

    E-posta Adresi: irruaspecialisthospital@gmail.com

    YanıtlaSil
  14. Bu Mayo Clinic'ten genel bir mesajdır ve böbrek satın almakla ilgileniyoruz, eğer bir böbrek satmak istiyorsanız, lütfen aşağıdaki e-posta adresimizden doğrudan bizimle iletişime geçin.
    mayocareclinic@gmail.com
    Not: Bu güvenli bir işlemdir ve güvenliğiniz garanti edilir.
    Daha fazla bilgi için lütfen bize bir e-posta mesajı gönderin.

    YanıtlaSil